Her şey sahibinden öğrenilir.Aşkın hocasıda aşktır ancak.Pası kiri yakan kutsal alevi bulmuştu.
Herkesi oraya, o kudsi ateşe davet etti Mevlana.
Mecusiyi,Ermeniyi,tevbesini bin kere bozanı,doğruyu ve eğriyi...Onlar oraya farklı libaslarda girdiler,bir olup çıktılar.Bütün bu insanlar kendilerini arayan dillerini unuttular yeni ve ortak bir dil buldular.Üzüm demeyei yeniden öğrendiler.
Mevlana bir aş ustasıydı;kırk yumurtayı bir sahanda kaynatıp tek yumurta etmenin sanatını elde etmişdi.Bir ney gibi;kendinden boşalmış sahibinin soluğuyla dolmuştu.Bir beşer beşeriyetinden ne kadar sıyrılabilirse o kadar sıyrılmıştı kendisinden.Demirdi ama ateşe erimişti,şekerdi ama suda yok olmuştu.Tevazuyu topraktan öğrenmişti,cömertliği çamurdan;insan seçmezliği güneşten bellemişti.Onun için rahmet gibi her tarlaya yağıyor,güneş gibi her bacadan giriyordu.Biliyordu ki Tanrı katında alçak da birdi yüksek de;padişah da aynıydı kul da.O yüzden cümle cihana bir nazarda baktı
Prof.Dr. Cihan Okuyucu'nun İçimizdeki Mevlana adlı kitabından alıntıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder